Bir önceki yazımda hastalığımın en başında bir delilik yapıp Malezya’ya gittiğimi anlatmıştım. Malezya benim çölyakla seyahat korkularımı yenmemi sağlamıştı. Bu da biri geçen hafta, diğeri geçtiğimiz yaz olmak üzere iki kere Barcelona’ya gitmemi mümkün kıldı. Bu bloga arka arkaya yurt dışı seyahat deneyimlerimi yazdığım için sürekli geziyorum sanılmasın. (Gereksiz bir nazarın muhattabı olmak istemiyorum) Çoğu çölyaklı gibi genelde hep evimdeyim, yemeğimi kendim yapıyorum, asla bitmek…
‘Çölyakta bu seyahat işleri zor’ dediler! (Demirden korksak demir hapı almazdık) #4
Bir özür: Bloga son yazımı yazmamdan bu yana yaklaşık 1 yıl geçti. Çölyak her ne kadar çok zor olsa da hayat sizi daha zor şeylerle, özellikle de sevdiklerinizin sağlığı ile sınadığında öncelik sıralamasında hızlıca irtifa kaybediyor. Neyse ki durumlar artık daha stabil ve ben de sevgili çölyağıma daha fazla dertlenebilirim. İlk çölyak tanısı konan yetişkin kişilere genelde şu tavsiye ediliyor: Evinde güvenli bir ortam oluştur…
Hiç mi yok bu çölyakın pozitif bir tarafı? Var! Açıklıyorum… #3
Kimsenin moralini bozmak istemiyorum ama çölyak gerçekten zor bir hastalık. Bir yere gitmiyor, iyileşmiyor. Sosyalleşmeyi zorlaştırıyor, izolasyona yöneltiyor. Bir kereden bir şey olmazı kabul etmiyor. Spontaneliği öldürüyor. Yemekle kurduğunuz ilişkiyi tepetaklak ediyor. İçinizdeki sonradan gurmeyi hırpalıyor. Fiziksel zararlar malum. Evet, “Pozitif taraflar nerede?” diye içinizden söylendiğinizi tahmin ediyorum. Tamam anlatmaya başlıyorum: Ben insanlardan yardım istemeyi sevmeyen bir kişiyim. Birinden yardım talep ederken hissettiğim rahatsızlık, istediğim…
Çölyakta sertçe gelen bir farkındalık eşiği: Çapraz bulaş ve sıfır tolerans! Evdeki her şey düşmanım mı? #2
Yeni teşhis konmuş bir çölyak hastası için en büyük sıkıntı hastalığının ne olduğunu anlayamamak. Hastanelerden teşhis dışında bir danışmanlık desteği almak pek mümkün değil. Ve çevrenizin verdiği ‘Gluten yemeyeceksin bitti gitti’, ‘Zaten böylesi daha sağlıklı’ tadındaki yanlış bilgiler ise kısa süreli rahatlamalar ve uzun vadeli hayal kırıklıkları için birebir. Benim açımdan şimdi yazacaklarımı öğrenmek zaman aldı. Bu nedenle mansplaining jokerimi yeni teşhis almış çölyaklılar için…
46 yaşında çölyak olduğumu öğrendim! Hiçbir şey bilmiyormuşum Jon Snow #1
Merhaba, adım Mehmet Özen. Gazeteciyim. Bana 46 yaşımda, (bu yazıyı yazmaya başlamadan birkaç hafta önce) çölyak tanısı kondu. Bu teşhisin ardından hızlıca iki şeyi gözlemledim: İnsanlık tarihinde bilgisizlik iki şekilde bulunuyor: Çölyak konusunda (Ve birçok mevzuda) halkımız ağırlıkla ikinci kategoride yaşıyor. Çölyak ile ilgili genel bilgisizliği biraz daha kınamak isterdim ama yapamıyorum çünkü tanının ardından ben de aslında bu hastalık hakkında ne kadar kulaktan dolma…